sindelhöyük kasabası

ERCİYES DAĞI

3.916 metre yüksekliğe sahip Erciyes Dağı, bulutları delen zirvesi, tepesinden eksik olmayan karı ve insana ilahi duygular sunan azametiyle, Kayseri’nin sembolüdür. Sönmüş bir “küme volkan” olan dağın, volkanik patlamaları günümüzden 30 milyon yıl önce başlamış. Erciyesden çıkan küller, rüzgarla kilometrelerce uzaklara taşınmış ve Hasan Dağı ile birlikte, Nevşehir, Ürgüp etrafındaki peri bacalarını oluşturmuş, Yüksek kısımları her mevsim karla kaplı olan Erciyes’in kuzeyinde bir kilometre uzunluğunda bir dağ buzulu vardır. Ayrıca dağın doruğunda bulunan Bizans rahiplerinin inzivaya çekildiği mağaralar, aynı zamanda kötü hava koşullarında dağcılar için de birer sığınaktır. Dağcılık ve Kış Sporları alanında Türkiye’nin belli başlı merkezlerinden biri olan Erciyes, Kayseri’nin 30 Km. Güneyinde yer almaktadır. Erciyes kayak pisti dünyanın en iyi kayak pistlerinden birisidir.
Türkiye’nin en yüksek dağlarından olan Erciyes, Kayseri İli’nin güneybatısında tek bir kütle durumunda yükselmektedir. Erciyes’in doruğu genel görünümü ile bir kubbeyi andırmaktadır. Dağın sel yatakları ile derin biçimde yarılmış, yer yer üst üste kubbelerden ve sırtlardan oluşmuş doruklarında, kabaca doğu-batı doğrultulu bir sağrı uzanmakta ve bu sağrı üzerinde iki tepe bulunmaktadır. Bunlardan biri olan 3917 m. yükseklikteki Büyük Erciyes, aynı zamanda dağın doruğunu oluşturur. İkinci tepeyse bunun batısında yer alan Safrakaya tepesi ya da Küçük Erciyes’tir (2700 m.).
Erciyes Dağı’nın kuzey yamaçlarında, yükseklikleri 2200 ile 2700 m. arasında değişen birçok volkan tepesi sıralanmıştır. Bunların başlıcaları Belaşma, Yılbat, Karasığır, Lifos, Kepez ve Kefelik tepeleridir. Yine dağın bu kesimlerinde, lav akıntılarıyla oluşmuş birtakım kaya yığıntı alanları vardır. Sözkonusu yığıntılar, Peri kartını ve Selim kartını adıyla anılmaktadır. Erciyes dağı kütlesinin doğusunda yükseklikleri 1200-1700 m. arasında değişen başka volkan tepeleri yayılmıştır. Çarıktepe, Arkatepe, Un tepesi, Büyük Kızıltepe, Küçük Kızıltepe gibi kabartıların yer aldığı bu bölgede, asıl kütleden görece ayrı olan iki volkanik dağ daha vardır. Bunlar Ali Dağı (1871 m.) ve Yılanlıdağ’dır (1640 m.). Dağın güney ve batı yamaçlarında da Üçtepe, Evliya Dağı, Uçukdağ, Kırmızıtepe, Göktepe, Bozdağ, At Tepesi, Şeyharslan, Beşparmak, Karasivri, Karnıyarık gibi kartınlar ve tepeler sıralanmıştır. Erciyes Dağı’nın doğusunda yer alan ve dağdan Tekir Yaylası ile ayrılan Koç Dağı ise 2700 m. yüksekliktedir.
Erciyes, III. Zaman ortalarından başlayarak çeşitli dönemlerde etkinlik gösteren, lav ve tüf püskürten eski bir yanardağdır. Bu özelliği ile Erciyes Dağı türlü yaştaki volkanlardan oluşmuş bir küme volkan olarak nitelendirilmektedir. Toros orojenez kuşağı ile İç Anadolu masifleri arasındaki alanda, püskürmelerle ortaya çıkan kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu dağların en önemlisi olan Erciyes, özellikle pontiyen, pliyosen ve pleistosendeki yanardağ püskürmeleri sonucu bir stratovolkan (tabakalı volkan) olarak yükselmiştir. Erciyes Dağı’nda bugünkü ana volkan konisi, bazaltlı lavlarla oluşan eski volkan temelinin, daha sonra kıvamlı andezit lavlarının püskürmesi sırasında iç basınç sonucu parçalanmasıyla açılan çukurda oluşmuştur. Ana doruğun doğusunda, dağı bir yay biçiminde çeviren Koç Dağı’nın eski volkanın kalıntısı olduğu sanılmaktadır. Bu arada dağın püskürmeleri sırasında ortaya çıkan lav, tüf, dışık (cüruf) ve lapilliler (yanardağ çakılı) yaklaşık 100 km. uzaklığa dek yayılmış ve bu volkanik malzemeler, Erciyes Dağı’nın çevresindeki tepe ve platoların buğünkü yapısını belirlemiştir.
Erciyes Dağı üzerinde IV. Zaman’da oluşan buzullar ise aşındırma yoluyla dağın yüksek kesiminde geniş ve derin sirkler (buz yalakları) ortaya çıkarmıştır. Dağda, 3000-3500 m. arası yükselti kuşağında yer alan bu 8 buz yalağından birinin geniş bölümünde bir buzul bulunmaktadır. Boyu 700 m, eni ise yaklaşık 200 m. olan bu buzulun kalınlığı 20 ile 50 m. arasında değişmektedir.
Bu buzul devrinden sonra da Erciyes’te yeniden yanmalar belirmiş, bu dönemdeki püskürmeler sınırlı ve daha küçük ölçüde, dağın kenarlarındaki yarıklardan, çoğu kiremit renkli cüruflar püskürtülmüş, böylece Büyük Kızıltepe, Küçük Kızıltepe gibi nisbeten ufak çapta koniler oluşmuştur. Böyle küçük püskürmeler günümüzden 2000 yıl öncesine kadar da görülmüş olmalı ki, Miladın başlarında coğrafyacı Strabo, eserinde Kayseri şehri yakınındaki ateş çukurlarından geceleyin fışkırdığı görülen alevlerden söz etmiştir. Bu Erciyes’in son faaliyeti olmuştur. Günümüzde Erciyes, sönmüş bir genç volkan dağı olarak, 3916 m. yüksekliği, heybetli görünüşü, 1100 km2yi geçen alanı, çevresine canlılık veren varlığı ile bölgenin bir tabiat zenginliğidir.
Erciyes’in yer aldığı bölgenin doğal bitki örtüsü bozkırdır. Ancak, bu bölgenin kimi kesimlerinde yer yer çalılıklar ve nemli yerlerde meyve, kavak ve söğüt ağaçları da görülmektedir. Erciyes’te 1500-1600 metreye dek çıkan bozkır bitki örtüsü, yerini daha sonra 2500 metreye ulaşabilen dağ bitkilerine bırakır. Erciyes’in bundan sonraki yüksekliklerinde ise yüksek dağ bitkileri yer almıştır.
Erciyes Dağı çevresi, eski dönemlerden beri önemli bir yerleşme merkezi olma niteliğini korumuştur. Nitekim Kayseri İl Merkezi bu dağın eteğine yakın bir bölgede kurulmuştur. İlin önemli yerleşme merkezlerinden Develi ilçesi ise dağın güney eteklerinde yer almaktadır. Erciyes’in yüksek kesimindeki başlıca yol, Tekir yaylası üzerinden geçen Kayseri -Develi yoludur. Öte yandan Erciyes, il halkı için önemli bir dinlenme yeri oluşturmaktadır. Özellikle kuzey yamaçları, 1500-1600 metreye kadar bağ ve bahçelerle doludur. Türkiye’nin üçüncü Ortaanadolu’nun en yüksek dağı olan Erciyes, uluslararası kış sporları merkezi konumundadır. Kayak ve dağcılık için son derece elverişli pist ve kulvarların yer aldığı Erciyes’te son yıllarda yapılan çalışmalarla modern konaklama yerleri inşa edilmiştir. 24 saat hizmet veren tesislerin yanısıra ulaşım için yollar sürekli açık tutulmaktadır. Kayseri İl merkezine 25 km uzaklıktaki Erciyes dağının 1800 ile 3 bin metre arası yükseklikleri dağ ve kış turizmi açısından önem arz etmektedir. Uludağ ve Palandöken Kayak Merkezlerine rakip olabilecek bir potansiyele sahip olan Erciyes Kış Sporları Turizm Merkezi; 19 Nisan 1989 tarih ve 20144 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23 Mart 1989 tarih ve 89/13900 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile uluslar arası kayak merkezi olarak ilan edilmiştir.
Kayak mevsimi 1 Kasım-1 Mayıs tarihleri arasında beş aylık oldukça uzun bir süreyi kapsamaktadır. Kar kalitesi iyidir. Kayak pistleri yüzde 30-10 arasında değişiklik gösteren eğime sahiptir. Çeşitli disiplinlerde kayak yarışmalarına imkan tanımaktadır. Halihazırda, kayak merkezinde, kayak pisti bitiminde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından kiraya verilen 3 Yıldızlı Dedeman Oteli (106 yatak) ve Özel ACE Pansiyon (20 yatak), Grand Eras Erciyes Oteli (130 yatak) ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün (120 yatak), Bayındırlık ve İskan Bakanlığı (98 yatak), Silahlı Kuvvetler (42 yatak), Posta-Telgraf İşletmesi Genel Müdürlüğü (60 yatak), Karayolları Genel Müdürlüğü’nün (96 yatak) ve DSİ Genel Müdürlüğü'nün (207 yatak) dinlenme tesisleri bulunmaktadır. Günübirlik tesis olarak Hisarcık Belediyesinin yaptırmış olduğu kafeterya hizmet vermektedir. Ayrıca kayak pisti yakınında, 3000 metre uzunluğunda 1250 kişi/saat kapasiteli telesiyej, 1500’er metre uzunluğunda 2 teleski ve 3 adet baby-lift mevcuttur. Erciyes dağcılık ve buzul tırmanışları yanısıra, yaz aylarında tracking parkuru olarak da kullanılmaktadır. Son yıllarda geleneksel hale dönüştürülen Kar Taneleri Şenlikleri’yle müzik, eğlence ve sporun bir araya getirildiği Erciyes, doğal ortamlarda yaşayan yaban atlarıyla da ünlüdür. Kayak pistinin de yer aldığı Tekir Yaylası, kışın olduğu kadar, yazın da inanılmaz güzellikteki doğal yapısıyla ilgi çekmekte, piknik alanı olarak da hizmet vermektedir. Tekir yaylası ve çevresinde yaz aylarında kurulan yaylalar ve yörede elde edilen Tekir balı yine Erciyes’in vazgeçilmez güzellikleri arasında yer almaktadır. Ulaşımın son derece rahat olduğu Erciyes, güzelliklerini ziyaretçilerle her mevsim paylaşmaktadır.
Kayseri İli'nin 20km. güneyinde 4.zamanda sönmüş bir volkan dağı olan Erciyes Dağı'nın ismi, Ahmet Nazif Efendi'nin Mir'at-ı Kayseriyye'sinde anlatıldığına göre eski Göreme hattının (Kayseri, Sivas yönü) Kapadokya krallarından birisinin oğlu olduğu târihi rivâyetlerde peygamberlerden "Circis" aleyhisselâma nispet edilerek Circis kelimesinden veya Rumca beyaz anlamına gelen "Erkiyos" tan türediği tahmin edilmektedir. Anadolu'da Kayseri İli çevresine yerleşen Türk boylarından Koman'lar, Erkat'lar, Ercas'lar ve Müşkil'lerin isimlerinden de bahsedilir. Koman'ların Komana ismiyle anılan şehirlerini kurmuş oldukları gibi Erkat'ların da Erkilet'i kurdukları ifâde edilmektedir. Ercas'lar ile de Erciyes arasında bir bağ kurulmaya çalışılır ve eteklerinde akan meşhur Müşker Suyu'nun ismini Müşkil'lerden almış olabileceği belirtilir. Bir başka kaynağa göre de, dağın zirvesine çıkan yol üzerinde ki Tekirderbent Köyü'nde bulunarak Kayseri müzesi'ne götürülen Hitit (Eti) hiyeroglif kitâbesinde Orta Anadolu'nun en yüksek dağı olarak geçen dağın ismi "Harkasos" şeklinde yazılı olup beyaz dağ anlamına gelmektedir. Bu ismi eski Grek ve Roma'lılar "Argaios" olarak yazmışlardır. Erciyes Dağı 3917m.lik yüksekliği ile İç Anadolu bölgesinin birinci, Türkiye'nin 5. büyük dağı unvânına sâhiptir. Târihte Erciyes Dağı; Erciyas, Erciyaş olarak da isimlendirilmiştir. Dağın doğusunda 2628m.lik Koç dağı, kuzeyinde ise 2423m.Beyyudu, 2509m.Barut Dağı (Lifos) ve 2909m.Oğlakkıran gibi tepeler mevcuttur.
Yerli halkın çobanları, avcılar ve Osmanlı imparatorluğu'nda ki gezginlerin tırmanış kayıtları olmadığından ne yazık ki Erciyes Dağı'nın ilk çıkışı, 1837 senesinde W.J. Hamilton’un yaptığı tırmanış olarak kabûl edilir. İlk Türk tırmanışı ise 28 Ağustos 1924 târihinde "Miralay Cemil Cahit Toydemir" tarafından gerçekleştirilmiştir. Zirveye ulaşmak için Hacılar üzerinden gidilen yol, Aksuyurdu üzerinden 2800 metre râkımdaki Sütdonduran yaylasına varılır. Gece burada yapılan konaklamadan sonra 3917m.lik zirveye görülen yol üzerinden ulaşılır. Hisarcık yolu ise, Kayseri şehir merkezinden Develi ilçesine giden yol takip edilerek, 2215m.lik oteller mevkiinden itibâren sol tarafta görülen sırt boyunca ilerlenilir ve Hörgüç kayanın altından geçerek zirveye ulaşılır. Oteller mevkiinden itibâren sırt solda kalacak şekilde çanağın içinden Şeytanderesi yoluyla da zirveye ulaşmak mümkündür. 2770 metredeki kayak telesiyejinin en son noktasından sonra kamp yeri olan 3000 metre yükseklikteki Çobanini'ne kış şartlarında yapılan bir yürüyüşle yaklaşık 2,5-3 saatte varılır. Zirve tırmanışı genellikle Çobanini'nden sonra mola taşına kadar 1 ilâ 1,5 saat sürer. Mola taşı tam olarak Şeytanderesi'nin ağzındadır. Buradan itibâren küçük zirve için yapılan tırmanış yaklaşık 2,5-3 saatlik ciddi bir zaman alır. Kış mevsiminde Şeytan deresinde yüksek seviyede çığ tehlikesi riski vardır. Bahar aylarında ise taş düşmeleri yüzünden ( bilhassa Mayıs, Haziran aylarında) kask kullanılması gerekir. Kamp alanı Şeytanderesi'nin hemen altına kurulabileceği gibi çanakta herhangi bir düzlükte de olabilir. İnce kanallarla vâsıtasıyla eriyen kar suları toplamaya çalışılarak yazın 2800m.lerde su tedariği yapmak da mümkündür. Dağın kuzey yönünde 700 metrelik bir buzul, Kayseri yönüne doğru uzanır. Yaz mevsiminde çobanların taşlardan yaptıkları barınaklar rüzgârsız bir gece geçirmek için ideal yerlerdir. Sırt rotası üzerinde de kamp yerleri mevcuttur, fakat gün içindeki rüzgâr gece fırtınaya dönüşerek çadır patlatabilir. Kötü hava şartlarında çadırdan uzaklaşamayacağınız durumlarda su sorunu sırt rotasında daha fazla artar. Buradaki kamp yerleri zirve dönüşünü sırt rotasından gerçekleştirirken kötü havaya yakalananlar için daha iyidir. Mecit Hoca'nın çığ altında kalarak hâyâtını kaybettiği Şeytanderesi yolu ise diğer rotalara oranla daha diktir. Kış mevsiminde Türkiye'nin en tehlikeli dağlarından biri olan Erciyes Dağı'nda bir kış tırmanışı için, çığ eğitimi almış olmanın da faydası vardır. Zirve, Karlıboyun olarak isimlendirilen bir sırt ile büyük ve küçük olmak üzere iki bölüm hâline gelmiş olan, birbirine çok yakın iki kayalıktan meydana gelir. Büyük zirve çürük kaya yapısı ile küçük zirveye oranla daha tehlikeli olduğundan küçük zirveye yapılan tırmanışlar, zirve olarak da kabûl edilebilmektedir.


* ANSİKLOPEDİ

Erciyes Dağı, 3.917 m. yüksekliği Türkiye'nin Kayseri ilinin sembollerinden olmuş dağ. Sönmüş bir “küme volkan” olan dağdaki volkanik patlamaların 30 milyon yıl önce başladığı, Erciyes'ten çıkan küllerin rüzgârla kilometrelerce uzaklara taşınarak, Hasan Dağı ile birlikte, Kapadokya bölgesindeki peri bacalarını oluşturduğu düşünülmektedir. (Hasandağı deniz seviyesinden itibaren 3268 m yükseltiye sahip bir Stratovolkandır. Aksaray ve Niğde il sınırları içerisinde yeralmaktadır.) Yüksek kısımları her mevsim karla kaplı olan Erciyes’in kuzeyinde bir kilometre uzunluğunda dağ buzulu vardır. Ayrıca dağın doruğunda bulunan, Bizans rahiplerinin inzivaya çekildiği mağaralar, kötü hava şartlarında dağcılar için sığınak olmaktadır. Dağcılık ve kış sporlarında Türkiye’nin belli başlı merkezlerinden olan Erciyes, Kayseri’nin 30 km. güneyinde yer alır. Erciyes kayak pisti dünyanın en iyi kayak pistlerindendir.
Konumu = Enlem: 38° 52′ 0″ Kuzey Boylam: 35° 58′ 0″ Doğu
Türkiye’nin en yüksek dağlarından olan Erciyes, Kayseri İli’nin güneybatısında tek kütle olarak yükselir. Erciyes’in doruğu genel görünümü ile bir kubbeyi andırır. Sel yatakları ile derin biçimde yarılmış, yer yer üst üste kubbelerden ve sırtlardan oluşmuş doruklarında, kabaca doğu-batı doğrultulu bir sağrı uzanmakta ve bu sağrı üzerinde iki tepe bulunmaktadır. Bunlardan biri olan 3917 m. yükseklikteki Büyük Erciyes, aynı zamanda dağın doruğunu oluşturur. İkinci tepeyse bunun batısında yer alan Safrakaya tepesi ya da Küçük Erciyes ’tir (2700 m.).
Erciyes Dağı’nın kuzey yamaçlarında, yükseklikleri 2200 m. ile 2700 m. arasında değişen birçok volkan tepesi sıralanmıştır. Bunların başlıcaları Belaşma, Yılbat, Karasığır, Lifos, Kepez ve Kefelik tepeleridir. Yine dağın bu kesimlerinde, lav akıntılarıyla oluşmuş kaya yığıntı alanları vardır. Sözkonusu yığıntılar, Peri kartını ve Selim kartını adıyla anılır. Erciyes dağı kütlesinin doğusunda, yükseklikleri 1200-1700 m. arasında değişen başka volkan tepeleri yayılmıştır. Çarıktepe, Arkatepe, Un tepesi, Büyük Kızıltepe, Küçük Kızıltepe gibi kabartıların yer aldığı bu bölgede, asıl kütleden görece ayrı iki volkanik dağ daha vardır. Bunlar Ali Dağı (1871 m.) ve Yılanlıdağ’dır (1640 m.). Dağın güney ve batı yamaçlarında da Üçtepe, Evliya Dağı, Uçukdağ, Kırmızıtepe, Göktepe, Bozdağ, At Tepesi, Şeyharslan, Beşparmak, Karasivri, Karnıyarık gibi kartınlar ve tepeler sıralanmıştır. Erciyes Dağı’nın doğusunda yer alan ve dağdan Tekir Yaylası ile ayrılan Koç Dağı ise 2700 m. yüksekliktedir.
Erciyes, III. Zaman ortalarından başlayarak çeşitli dönemlerde etkinlik gösteren, lav ve tüf püskürten eski bir yanardağdır. Bu özelliği ile türlü yaştaki volkanlardan oluşmuş bir küme volkan olarak nitelendirilmektedir. Toros orojenez kuşağı ile İç Anadolu masifleri arasındaki alanda, püskürmelerle ortaya çıkan kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu dağların en önemlisi olan Erciyes, özellikle pontiyen, pliyosen ve pleistosendeki yanardağ püskürmeleri sonucu bir stratovolkan (tabakalı volkan) olarak yükselmiştir. Erciyes Dağı’nda bugünkü ana volkan konisi, bazaltlı lavlarla oluşan eski volkan temelinin, daha sonra kıvamlı andezit lavlarının püskürmesi sırasında iç basınç sonucu parçalanmasıyla açılan çukurda oluşmuştur. Ana doruğun doğusunda dağı bir yay biçiminde çeviren Koç Dağı’nın eski volkanın kalıntısı olduğu sanılmaktadır. Bu arada dağın püskürmeleri sırasında ortaya çıkan lav, tüf, dışık (cüruf) ve lapiller (yanardağ çakılı) yaklaşık 100 km. uzaklığa yayılmış ve bu volkanik malzemeler, Erciyes Dağı’nın çevresindeki tepe ve platoların buğünkü yapısını belirlemiştir
Erciyes Dağı üzerinde IV. Zaman’da oluşan buzullar aşındırma yoluyla dağın yüksek kesiminde geniş ve derin sirkler (buz yalakları) ortaya çıkarmıştır. Dağda, 3000-3500 m. arası yükselti kuşağında yer alan bu sekiz buz yalağından birinin geniş bölümünde bir buzul bulunmaktadır. Boyu 700 m., eni yaklaşık 200 m. olan buzulun kalınlığı 20 ile 50 m. arasında değişmektedir.
Bu buzul devrinden sonra da Erciyes’te yeniden yanmalar belirmiş, bu dönemdeki püskürmeler sınırlı ve daha küçük ölçüde olmuştur. Dağın kenarlarındaki yarıklardan, çoğu kiremit renkli cüruflar püskürmüş, böylece Büyük Kızıltepe, Küçük Kızıltepe gibi nispeten ufak çapta koniler oluşmuştur. Böyle küçük püskürmeler günümüzden 2000 yıl öncesine kadar görülmüş olmalı ki, miladın başlarında coğrafyacı Strabo, Kayseri şehri yakınındaki ateş çukurlarından geceleyin fışkırdığı görülen alevlerden söz etmiştir. Bu, Erciyes’in son faaliyeti olmuştur. Günümüzde Erciyes, sönmüş genç volkan dağı olarak, 3916 m. yüksekliği, heybetli görünüşü, 1100 km2'yi geçen alanı, çevresine canlılık veren varlığı ile bölgenin tabiat zenginliğidir.
Erciyes'in yer aldığı bölgenin doğal bitki örtüsü bozkırdır. Ancak, kimi kesimlerde yer yer çalılıklar ve nemli yerlerde meyve, kavak ve söğüt ağaçları da görülmektedir. 1500-1600 m'ye dek çıkan bozkır bitki örtüsü, yerini daha sonra 2500 m'ye ulaşabilen dağ bitkilerine bırakır. Sonraki yüksekliklerde ise yüksek dağ bitkileri yer alır.
Erciyes Dağı çevresi, eski dönemlerden beri önemli bir yerleşme merkezi olmuştur. Günümüzde Kayseri şehri dağın eteğine yakın bir bölgede bulunmaktadır. İlin önemli yerleşim merkezlerinden Develi ilçesi ise dağın güney eteklerinde yer alır.
Erciyes’in yüksek kesimindeki başlıca yol, Tekir yaylasından geçen Kayseri-Develi yoludur. Öte yandan Erciyes, bölge halkı için önemli bir dinlenme yeridir. Özellikle kuzey yamaçları, 1500-1600 m'ye kadar bağ ve bahçelerle doludur.
Kayak pistinin de yer aldığı Tekir Yaylası, kışın olduğu kadar yazın da inanılmaz güzellikteki doğal yapısıyla ilgi çekmekte, piknik alanı olarak da hizmet vermektedir.
Tekir Yaylası ve çevresindeki yaylalar ve yöresel Tekir balı, Erciyes’in vazgeçilmez güzellikleri arasındadır. Erciyes, doğal ortamlarda yaşayan ve Yılkı adı verilen yaban atlarıyla da ünlüdür. Ulaşımın son derece rahat olduğu Erciyes, güzelliklerini ziyaretçilerle her mevsim paylaşmaktadır.


* ÖZELLİKLER

Erciyes Dağı : Kayseri-Develi-İncesu arasında yer alan Erciyes dağı volkanik masifi Erkilet yöresiyle birlikte yaklaşık 1500 km2lik bir sahayı kaplar. Masifin kayseri ile Develi arasındaki uzunluğu,düz çizgi boyunca 37 km Sultan sazlığı-İncesu arasındaki genişliği ise 30 km kadardır. Tekir yaylası veya Tekir çukuru dar anlamdaki Erciyes dağı volkan sistemini koç dağı volkan kümesinden morfolojik olarak ayırır. Aslında erciyes dağı ve koç dağı,her ikisi birden,taban çapı yaklaşık 35 km olan muazzam bir piramit oluşturmaktadır. 1.1 Genel özellikleri : Orta Anadolu’nun sönmüş volkanları arasında büyüklüğü ve yüksekliği ile en başta gelen Erciyes dağının 3916 rakımlı merkez konisi etrafında çapları 600-3000 m olan irili ufaklı kraterli,kratersiz 68 volkan konisi bulunmaktadır. Erciyes dağı tek bir volkan değil bir volkanlar topluluğudur. 1.2 Başlıca volkan konileri : 1-Ali dağı(1870 m) 2-Yılanlı dağı (1643 m) 3- Kükürt tepe ,Lifos tepesi (2509 m) 4-Büyük kızıl Tepe (1522 m ) 5-Küçük kızıl Tepe (1660 m) 1.2 Oluşumu : Takriben 20 milyon sene evvel,Yeryüzünde henüz insan mahluku yaratılmamış iken,Erciyes dağının bulunduğu sahayı da içine alan büyük bir göl,Orta Anadolu’yu kaplamış bulunuyordu. Bu göl,eski bir denizin artığı olduğu için,suları da oldukça acı idi. 1.3 İlk görünümü İlk Erciyes yanardağı,en az 15 milyon sene önce,Arz tarihinin ne ojen devrinde bu göl içerisinde püskürmeğe başlamış ve bugünkü irtifasından 400 m daha yüksek koni şeklinde büyük bir volkan meydana gelmişti. Bu ilk Erciye sin tepesinde geniş bir krater bulunuyordu. 1.4 Materyallerin çıkışı : Kraterden fışkıran kızgın lavlar koni boyunca aşağı doğru akıyorlar,ve irili ufaklı yarı katılaşmış taş parçaları ile ufak taneli küller,havaya fırlayarak tekrar dağın gövdesi üzerine veya yakın çevresine düşüyorlardı. Bunlar volkanik düşme depozitlerini oluşturmaktaydı. Çok ince zerreli küller ise 100 km gibi uzun mesafelere kadar havada uçtuktan sonra,yavaş yavaş göl üzerine düşüyorlar ve su içerisinde tabakalar teşkil edecek şekilde, tortullaşıyorlardı. Bu materyaller ise volkanik akma(yanal hareket) depozitlerini oluşturmaktaydı. 1.6 Tabakalanışı : Dağın bu ilk hali lav ve küllerin münasebeti olarak üst üst yığılmalarından meydana gelmiş(strato-volkan)tepesinde krateri olan yüksek ve muntazam bir koni şeklinde idi Ve bugünkü Erciyes ten çok farklı bulunuyor ve görünüyordu. 1.7 Üzerindeki Tektonik Hareketler : Erciyes’in bu ilk faaliyetinden sonra uzun zamanlar geçmiş,Orta Anadolu yavaş yavaş yükselmeye başlamış Erciyes Dağı’nın kütlesinde çevresinde kırılma kaymalar ve çökmeler vukua gelmiştir. Bu devrede Tekir çukuru oluşmuş Koç dağı,Kayseri ve sultan sazı düzlükleri oluşmuştur. 1.8 Konilerin oluşumu : Kırılma ve çökmeleri yeni bir volkan faaliyeti takip etmiş ve ilk dağın yamaçlarında ve kenarlarında genç volkan konileri oluşmuş ve böylece lifos, Karasivri, Beşparmak, Alidağı ve Yılanlı oluşmuştur. Bu faaliyet 1,5-2 milyon sene evvele aittir. 1.9 Konilerden lav akışı : Genç konilerin oluşumundan sonra dağın yanlarında lavlar fışkırmış ve büyük akıntılar halinde dağın geniş ve orta kısmına yayılmışlardır. Lav çıkışının son safhalarında büyük bloklar oluşmuştur. Bu lav akıntılarından sonra büyük bir püskürme safhası başlamıştır. 2.0 Son patlama : 2000 sene evvel Erciyes faaliyete geçmiştir. Ancak bu sefer merkezi bacadan değil kenarlardaki yarık ve çatlaklardan lav ve cüruflar püskürmüştür. Böylece küçük Kızıl Tepeler,Kefelik ve Kırmızı dağ meydana gelmiştir. 2.1 Faaliyetlerin safhaları : A-Andezitik lav kubbeleri B-Merkezi koninin andezitik ve strato-volkanik yapısı C- Riodasitik lav kubbeleri D-Olivin bazalt akıntıları E- Proklastik koniler 2.2 Andezitik lav kubbeleri : Erciyes dağı volkanik kütlesinin kenarları andezitik kubbeler ve kalın andezit lav akıntılarıyla çevrilmiştir. Özellikle dağın batı ve güney eteklerinde İncesu ve Develi arasında bu kayaçlar yarı daire şeklinde sürekli bir yayılma gösterirler. Koyu minerallerce zengin andezit tipinde monoton bir bileşimi ve ince taneli hipokristalin bir dokusu vardır. Fenokristallerin çoğunluğunu Labrodoritik Pilajşyoklaslar ve ikinci sırada Hipersten ve Gsitler oluşturur.


* KUVATERNER BUZULLAŞMASI VE VOLKANİZMASI

Kapadokya Volkanik Provensi’nin en yüksek stratovolkanı olan Erciyes (3917 m), Kayseri’nin 20 km güneyinde yer alır (Şekil 1). Türkiye’nin yüksek dağlık alanlarının çoğunda (Ağrı, Süphan Volkanıile Doğu Toroslar ve Doğu Karadeniz Dağları) olduğu gibi, Erciyes Volkanı’nda da Geç Kuvaterner buzullaşmasına ait izlere rastlanır (Penther, 1905; Bartsch, 1930; Erinç, 1951; Güner ve Emre, 1983; Sarıkaya vd., 2003). Bu çalışma kapsamında Erciyes Dağı’nın volkanik gelişimi iki evrede, buzullaşmasıise bağıl olarak üç evrede ele alınmıştır. Erciyes Volkanı’nın temelini metamorfik kayaçlar meydana getirmektedir. Deniz seviyesinden yaklaşık 1000 m yükseklikte bulunan Sultansazlığı Havzası üzerinde yer alan Erciyes’de volkanizma iki evreden oluşmaktadır. Bölgede en son çalışmayı gerçekleştiren Şen (1997)’e göre birinci evre olarakadlandırılan Koç Dağ evresi, sırasıyla alkali bazaltik, andezitik, bazaltik-andezitik ve dasitik lav akıntılarından oluşmaktadır. Koç Dağ evresi ignimbirit oluşturan püskürmelerle son bulmuştur. Valibaba Tepe İgnimbiriti (Pasquare, 1968) olarak bilinen piroklastik akıntıların sonucu (2.7 ± 0.1 My; Innocenti et al., 1975), 18x14 km genişliğinde 1 km derinliğinde bir kaldera oluşmuştur. Kaldera oluşumunu takiben, volkanizma batıya doğru hareket etmiş ve ikinci evre olarak bilinen Erciyes evresi başlamıştır (Şen, 1997). Bu evre de kendi içinde iki aşamada gerçekleşmiştir. Birinciaşama özellikle andezitik, bazaltik andezitik koni ve lav akıntıları ile dasitik dom ve dom akıntılarındanoluşmaktadır. Merkez koninin yapılanması bu aşamada hız kazanmıştır. İkinci aşamada ise genellikle dasitik ve riyodasitik bileşimli patlamalı volkanizmalar gelişmiştir. Dasitik bileşimli püskürmelerin kaynağı zirveye yakın olup, ürünleri dom patlamasını karakterize eden blok ve kül akıntılarıdır. ErciyesVolkanı’nda blok ve kül akıntıları zirveden eteklere doğru bir yayılım göstermektedir. Riyodasitikpatlamalar ise iki adet kuzeyde (Karagüllü ve Perikartın Domları) ve bir adet güneyde (Dikkartın Domu) olmak üzere kaldera kenarında ve kenara yakın kesimlerde meydana gelmiştir. Bu patlamalar sonucupliniyen geri-düşme ürünleri, pomza akıntıları ve hidrovolkanizma ürünü olan taban yayılımı akıntılarıgerçekleşmiştir. Riyodasitik patlamalarla oluşan piroklastik ürünler Notsu et al., (1995) tarafından yaşlandırılan (Çarık Tepe; 83 ± 5 bin yıl) dasitik dom ve dom akıntılarını üzerlemektedir. ErciyesVolkanı’nın en son faaliyeti zirvede meydana gelen çökme sonucu oluşan volkanik çığ (debris avalanche)ürünleridir. Bu çökme ile birlikte açık ağzı doğuya bakan (Üçker Vadisi), yaklaşık 2 km çapında ve 900m derinliğinde anfi-tiyatro şekilli bir kaldera oluşmuştur (Şen, 1997).
Geç Kuvaterner’de üç evrede gelişen buzullaşma sonucu Erciyes, bugünkü görünümünükazanmıştır. Buzullaşmanın yoğun olarak geliştiği kuzey, kuzeybatı ve kuzeydoğuya bakan yamaçlarda buzul aşındırmasının çok etkin olması, Güner ve Emre, (1983)’ün belirttiği gibi volkanın iç yapısını(iskeletini) ortaya çıkarmıştır. Buna karşın dağın güney yamacında Erciyes, volkanların karakteristik şekli olan tam bir koni görünümündedir. Erciyes Volkanı’nda buzullaşmanın esas olarak 4 vadi ve 1 sırtta geliştiği gözlenmektedir.Bunlar, kuzeybatıya doğru uzanan (1) Aksu Vadisi, kuzeydoğuya doğru uzanan (2) Öksüzdere Vadisi,bugünkü kayak merkezini de kısmen içine alan ve doğuya bakan (3) Üçker Vadisi, genelde küçük birbuzyalağından itibaren gelişen ancak fazla ilerleyemeyen buzulların oluşturduğu güneydeki (4) TopaktaşSırtı ve batıdaki (5) Kırkpınar Vadisi’dir (Şekil 1). VOLKANİK KAYAÇLAR İLE BUZUL ÇÖKELLERİNİN İLİŞKİSİAksu Vadisi: Genel görünümü itibariyle tipik bir tekne şekilli buzul vadisi olan Aksu Vadisi, Erciyes Volkanı’nın kuzeybatıya bakan yamacında zirveden itibaren gelişmiş yaklaşık 4 km uzunluğunda dar ve derin bir vadidir (Şekil 1). Aksu Vadisi’nde buzul aşındırma ve birikinti izlerini görmekmümkündür. Buzul aşındırma izlerinin en önemli kanıtları vadinin 2900 m kotundan daha yüksek olankesimlerinde bulunan ve ortalama yükseklikleri 3300-3400 m olan dik ve keskin sırtlar (arêtes) ile 3500 m’den sonra bulunan ve taban yükseklikleri ortalaması 3550 m olan buzyalaklarıdır (cirques). Bunun yanısıra hörgüçkayalar, buzul çizikleri ve buzul yontması sonucu gelişmiş hilal şekilleri (crescent marks) de gözlenmektedir. Aksu Vadisi içerisinde aşındırma şekillerinin yanı sıra birçok buzul birikinti şekilleri de bulunmaktadır. Bu vadi boyunca birikinti şekillerini üç evrede incelemek mümkündür (Şekil 2). En yaşlıevreye (birinci evre) ait buzul çökelleri genellikle yan morenlerden oluşan ve 2800-2900 m yüksekliktenbaşlayıp Aksu Yaylası’nın bulunduğu 2200 m kotlarına kadar ilerleyen moren karmaşığı (M1) ile temsil edilmektedir (Şekil 1). Başlangıçta iki adet büyük yan morenden oluşan bu karmaşık, 2600 m kotundansonra belli belirsiz sırtlar halinde devam etmektedir. Aksu Vadisi’nde gelişen ikinci evreye ait buzullaşma3000-3100 m kotunda, asılı vadi ile ana vadinin güney kenarından itibaren yaklaşık 300-500 m uzunluğuna ve 50-70 m göreli yüksekliğe sahip ikişer çift yan moren (M2) ile temsil edilmektedir. Üçüncü evreye ait morenler ise buzulun gerilemesi esnasında gelişmiş erime morenlerinden (ablation moraines) (M3) oluşmaktadır (Şekil 1). Birinci evre morenleri (M1), Aksu Yaylası (2200 m) civarında gelişen volkanizma nedeniyle riyodasitik Karagüllü Domu’nun yerleşiminden önce gerçekleşen freato-magmatik patlamayla oluşan maar ürünleri (freato-pliniyen geri-düşme ve taban yayılımı ürünleri) tarafından üzerlenmişlerdir (Şekil3). Taban yayılımı ürünleri magma-su etkileşiminden doğan patlama nedeniyle türbilanslı akış özelliklerigösterirler. İçerdikleri sedimanter yapılardan özellikle kumul tepecikleri (dunes, anti-dunes structures), taban yayılımı ürünlerinin Karagüllü Domu istikametinden Aksu Yaylası yönüne doğru ilerlediklerini göstermektedir. Ayrıca domun hemen güneyinde yarım ay şeklindeki maar (tüf halkası) şeklindeki morfoloji ile piroklastik ürün içerisindeki riyodasitik ekmek kabuğu bombaları da kaynak bölgeyi kesinolarak ortaya koymaktadır. Birinci evre buzullaşmayı takip eden dönemde Erciyes Volkanı’nın eteklerindeki monojenetik volkanizma (maar oluşumu ve onu takiben riyodasitik dom yerleşimi) ile S1 sandur düzlüğünün de örtüldüğü gözlenmektedir
Öksüzdere Vadisi: Erciyes Volkanı’nın kuzeydoğuya bakan yamacından itibaren 2150 m kotuna kadar yaklaşık 6 km uzanan bir buzul vadisidir (Şekil 1). Öksüzdere Vadisi’nin her iki yanında 2800m’den başlayarak 2250 m kotuna kadar devam eden yan moren çiftinin (M1) vadi tabanından itibaren göreli yükseklikleri 60-100 m, genişlikleri ise 50-150 m kadardır. Vadideki ikinci buzul evresi 2700 m ve2900 m kotlarında birbirini takip eden iki set görünümünde olan ve buzul gerilemesini ifade eden cephe morenleri (M2) ile kendini belli etmektedir (Şekil 1). Vadi tabanından yükseklikleri 100-150 m’yi bulan bu cephe morenlerinin genişlikleri yaklaşık 30-50 m olup, uzunlukları vadiyi dolduracak şekilde 100 m civarındadır. Her iki cephe moreni gerisinde ise genellikle düzensiz bir dağılım gösteren, küçük tepecikler ile çukur alanlardan oluşan bölgeler (“knob-and-kettle topography”, Gravenor ve Kupsch, 1959)gözlenmektedir. Tepecikler 2-4 m yüksekliğinde, 5-10 m genişliğinde hafif yuvarlak ve genellikle uzunlamasına olup, 1-3 m derinliğinde ve 4-6 m genişliğinde çukur alanlar ile birbirlerinden ayrılmışlardır. Cephe morenleri gerisindeki bu tepecikler tümseksi morenler (hummocky moraines) olarak yorumlanmışlardır. Öksüzdere Vadisi’ndeki M1 morenleri Perikartın Domu’nun yerleşiminden önce gerçekleşenpatlamalı volkanizma sonucu gelişen freato-magmatik pliniyen geri-düşme ürünleri tarafındanörtülmüşlerdir.
Üçker Vadisi: Erciyes Volkanı zirvesinden itibaren doğuya doğru uzanan Üçker Vadisi volkanikçökme ile oluşan bir anfi-tiyatroyu içine almaktadır (Şekil 1). Dik yamaçlarla çevrili bu anfi-tiyatro, Geç Kuvaterner’de gelişmiş buzullar için bir buzyalağı işlevi görmüştür. Üçker Vadisi içinde Kuvaterner’degelişen üç evreli buzullaşmanın tüm izleri görülmektedir. Birinci evre buzullaşmasına ait morenler (M1) 2650 m kotunda bulunan Şeytan Sırtı’ndan itibaren başlayıp 2470 m’de sonlanmaktadır. İkinci evre buzullaşmanın izleri Öksüzdere Vadisi’nde olduğu gibi iki basamak halinde gözlenmektedir. Birincibasamak 2700 m’de, ikinci basamak ise 2850 m kotunda yer almaktadır. Cephe morenlerinin (M2)oluşturduğu bu basamakların gerisinde çoğunlukla gerileme morenleri ile tümseksi morenler bulunmaktadır. İkinci evre moren karmaşığı 3000-3050 m kotunda bölgede bulunan üçüncü evre morenleri (M3) tarafından üzerlenmektedir (Şekil 1). Ayrıca Üçker Vadisi’nde 3000 ile 3250 m yükseklikleri arasında, 15-20 m uzunluğunda, yarı kapalı, sıralı, yay şekili tepecik ve çukur alanlardanoluşturan ve gevşek, tutturulmamış, 10-40 cm’den 1-3 m’ye kadar bloklar içeren aktif kaya buzullarıgözlenmektedir. Üçker Vadisi’nde M1 ve M2 morenleri riyodasitik Dikkartın Domu yerleşimi öncesi gerçekleşen pliniyen geri düşme ürünlerince örtülmektedirler. M3 morenleri bu patlamalı faaliyetten sonra gelişmişolup, M1 ve M2 morenleri volkanik çığ ürünleri ile iç içe bulunmaktadır. Anfi-tiyatronun doğusunda yeralan volkanik çığ ürünleri tipik olarak tümseksi yapı sunmaktadır. M1 morenleri polilitolojik olup, yuvarlaklaşmış lav blokları içermektedir. M1 morenlerinin bağlayıcı malzemesi toprak görünümde olup,M2 ve M3 morenlerine oranla daha fazla pekişmiş durumdadırlar. M2 morenlerinin bileşenleri arasındaki litolojik farklılık M1 morenlerine göre daha azdır. M2 morenleri çoğunlukla lav akıntı blokları ile az miktarda blok-kül akıntı ürünlerine ait malzemeler içermektedir. M3 morenlerin pekişme derecesi son derece azdır ve matriksini kül oluşturmaktadır. Bu tür morenler içerisinde radyal çatlaklı blokların olmaması volkanik bir ürün olan blok ve kül akıntılarından ayırt edilebilmesini sağlamaktadır.
Şekil 3 Karagüllü Domu taban yayılımı ürünleri Aksu Yaylası’nın (2200 m) güneybatısındaki M1 morenlerini üzerlemektedir. Topaktaş Sırtı: Erciyes zirvesinden itibaren güneye doğru uzanarak 2500 m kotunda sona eren veTopaktaş Sırtı olarak adlandırılan bölge yan morenler ile bir cephe moreni içermektedir (Şekil 1). Topaktaş Sırtı’nda ilk iki evre buzullaşmasının izlerini görmek mümkündür. Birinci evre morenleri (M1) 2700-2562 m kotları arasındaki alanda gözlenmektedir. Uzunluğu 250-400 m, kuzey-güney doğrultulubirkaç sırttan oluşan bu morenler kuzey ve doğudaki vadilerde bulunan eşlenikleri kadar gelişememişlerdir. Topaktaş Sırtı’nda gözlemlenen ikinci evre moren karmaşığı (M2) 3100 m kotunda, 600-650 m uzunluğundaki birkaç yan moren ile başlayıp, 2650 m kotunda son bulmaktadır. Birinci evre morenlerini üzerleyen M2 cephe moreninin göreli yüksekliği 60 m olup, uzunluğu 450-500 m genişliği ise 70 m kadardır. Topaktaş Sırtı’nda son evre buzullaşmasının izlerine rastlanılmamıştır. Sırtın güneyebakması ve son evre buzullaşmasının olduğu dönemde daimi kar sınırının bölgede bulunan buzyalağının üzerinde olması nedeniyle dağın diğer bölgelerinde gözlenen üçüncü evre buzullaşmasının burada gelişemediği söylenebilir. Topaktaş Sırtı’nda yer alan M1 ve M2 morenleri Üçker Vadisi’nde olduğu gibi Dikkartın Domuöncesi patlamalı volkanizma ürünlerince üzerlenmektedirler. Bu vadideki M2 morenleri çoğunlukla monolitolojik bileşenlerden oluşmaktadır. M1 morenleri yayılım bakımından oldukça sınırlı olup, diğer vadilerde olduğu gibi yuvarlaklaşmış polilitolojik bloklar ve toprağımsı matriks içermektedir. Dikkartın Domu’nun yerleşimi ile birlikte bölgede bulunan sandur düzlüğü kısmen doldurulmuştur. Kırkpınar Vadisi: Aksu Vadisi’nin batısında Küçük Erciyes zirvesi (3703 m)’nden itibarenkuzeybatıya doğru uzanan Kırkpınar Vadisi üzerinde 2850-2600 m kotları arasındaki 1.5 km2’lik alandaTopaktaş Sırtı’ndakilere benzer bir moren karmaşığı gözlenmektedir (Şekil 1). Güneş alan açık bir konumda olması nedeni ile bölgede önemli bir buzyalağı gelişememiştir. Birinci evreye ait yan ve tümseksi morenlerden oluşan bölgede yer yer 5-10 m derinliğinde uzunlamasına çukur alanlar yer almaktadır. TARTIŞMA VE SONUÇLAR Buzul çökellerinden “kozmojenik yaş tayin yöntemi (terrestrial in situ cosmogenic nuclide method)” aracılığı ile mutlak yaş verisi elde edilebilmesi için yukarıda özellikleri aktarılan morenleri oluşturan blokların bazılarından örnekler alınmıştır. Yaş tayinlerinin sonuçlarının henüz elde edilememişolmasından dolayı buzullaşma göreceli olarak yaşlandırılmış ve yaşlıdan gence doğru sırasıyla, birinci,ikinci ve üçüncü evre olarak adlandırılmıştır. Henüz nicel bir yaş bulgusu olmasa da, birinci evreye ait morenlerin (M1) ve sandur düzlüğünün (S1) Karagüllü Domu’ndan çıkan piroklastik malzemeler ile örtülmüş olması buzullaşmanın bağıl yaşı hakkında bilgi vermektedir. Çalışma alanının en son patlamalıfaaliyetleri olarak kabul edilen Perikartın, Karagüllü ve Dikkartın Domları benzer volkanizma türünde olup, aynı kimyasal ve mineralojik bileşime sahiptirler (Şen vd., 2002). Bu nedenle de yaklaşık eş yaşlıoldukları düşünülmektedir. Nitekim, Karagüllü ve Perikartın Domları arasındaki uzaklık 4 km olmasına rağmen, bu domların üzerinde dom yerleşimi öncesi patlamaya bağlı olarak gerçekleşen piroklastikürünlere (pliniyen, freato-pliniyen geri düşme ürünleri gibi) rastlanılmamıştır. Perikartın Domu’nun kuzeyinde yer alan 83 ± 5 bin yıl yaşlı (Notsu et. al., 1995) Çarık Tepe dasitik domu, Perikartın Domu’na ait piroklastik ürünlerce kısmen üzerlenmiştir (Şen, 1997). Bu nedenle bu üç riyodasitik domun 83 bin yıldan daha genç olduğu düşünülmektedir. Ayrıca zirvenin hemen kuzeyinde dasitlere ait 0.14±0.02 ile 0.11±0.03 My yaş aralıkları (Ercan vd., 1994) gözönüne alındığında , birinci buzul evresinin bağıl yaşının yukarıda belirtilen yaşlardan daha fazla olması gerektiği açıktır. Kuvaterner stratigrafisi içinde 6. buzul evresi olarak bilinen (125000 yıl önce) evreye karşılık gelebilecek bu morenlerin kesin yaşlarıkozmojenik yaş tayini sonucu daha da net bir şekilde belirlenebilecektir.


sindelhöyük kasabası - sindelhoyuk kasabasi - http://sindelhoyuk.free.fr